Tuvalet kültürü kesinlikle insanların yerleşik yaşama geçmesiyle başladı. Henüz insanlar ateşi bulmamışken tabi ki tuvalet nedir bilmiyorlardı. Temizlik ve hijyen konusuna zaten girmiyoruz. Kaba tabirle ilkel insanlar zaten kıyafette giymiyorlardı ve tuvalet ihtiyaçlarını tıpkı hayvanlar gibi içgüdüsel olarak gideriyorlardı.

Zaten yapılan araştırmalar, ateşin bulunmasına ve yerleşik yaşama geçilmesi dönemine kadar insan ömrünün çok kısa olduğunu gösteriyor. İnsan ömrünün kısa olmasının en önemli nedenlerinden birisi de şüphesiz tuvalet kültürünün olmamasıdır. Neden mi? Çünkü insanlar çoğunlukla gıda zehirlenmesinden ve pisliğin yol açtığı hastalıklardan kısa sürede ölüyorlardı.

Kesin olarak şunu söyleyebiliriz: İnsanlar için tuvalet kültürü, hayati derecede önemlidir!

Tuvalet kültürü ilk ne zaman başladı, kesin olarak bilinmiyor. Ancak M.Ö. 5 bin yıllarında Byblos Antik Kentinde ev atık sularının arıtılması için yapılmış olan kanallar bulundu. Yine de tuvaletin kullanıldığına dair kesin bir arkeolojik kanıt bulunamadı.

İlk klozetin icadı aslında, M.Ö. 2334-2279 yıllarına dayanıyor. Yani bu dönemlerde tuvalet kültürünün başladığını söyleyebiliriz. Yapılan kazılarda Arkad Kralı I. Sargon’a ait olan 6 adet tuvalet ve bu tuvaletlere bağlı kanalizasyon kanalları ortaya çıkarıldı. Kazılardan çıkan buluntularda, klozet tuvaletlerinin at nalı şeklinde olduğu belirlendi. Neden bu şekilde yapıldığına dair arkeologların cevabı ise “Rahat bir oturum sağlamak için” oldu.

Antik Mısır, gerçekten de medeniyete ait birçok ilkin yaşandığı yer olarak karşımıza çıkıyor. Bu ilklerden birisi de ilk özel tuvaletti. M.Ö. 2890-2636 yıllarına kadar tarihlenen ve Saqqara’da yapılan kazılarda ev şeklinde tasarlanmış mezarlarda, ilk özel tuvaletlere rastlıyoruz. Hatta bazı mezarlarda banyolara bile rastlanmıştır.

El-Amran’da ise yapılan kazılarda birçok evde tuvalet benzeri yapılara rastlanmıştır.

Hindistan’da ise M.Ö. 3. Binin ikinci yarısında İndus uygarlığına ait çok iyi tasarlanmış tuvaletlere rastlanıyor. Ayrıca bu uygarlığa ait günümüzdekine benzer kanalizasyon sistemlerinin de olduğunu biliyoruz.

Mezopotamya ya da Anadolu toprakları olarak da bilinen medeniyetlerde M.Ö. 4000 yıllarına ait tuvalet izlerine rastlıyoruz. Özellikle Hitit medeniyeti döneminde saraylara ait banyo bölümlerinde tuvalet benzeri delikler ve tuvalet taşına benzer yapılar göze çarpıyor.

Dünyanın İlk Halka Açık Tuvaleti

Dünyanın ilk halka açık tuvaleti Roma medeniyetinde ortaya çıktı. Önceleri yalnızca zenginlere mahsus taşınabilen özel kaplar, tuvalet olarak kullanılıyordu. Bu imkanlardan yoksun olan halk tabakası için ise herkesin kullanımına açık tuvaletler yapılmıştı.

Roma’da kullanılan umumi tuvaletlere Latrina adı verilirdi. Zengin olan insanlar da zamanla bu yerleri kullanmaya başladılar. Hatta zenginlerin kullandığı umumi tuvaletler ayrı bir şekilde inşa edilmeye başladı. İster zengin olsun, isterse fakir tüm insanlar önemli konuşmalarını genel tuvalet alanlarında yapmaya başlamışlardı.

O dönemde inşa edilen Latrina’lar ilginç mimari özellik sergiliyordu. Yarım daire şeklinde blok taşın üzerine belirli aralıklarla anahtar şeklinde delikler açılıyordu. Ayrıca açılan bu delikler birbirleriyle bağlantılı haldeydi ve bir kanal sistemi ile ortamdan uzaklaştırılıyordu.

Taharetlenme için ise ucuna sünger takılı uzun sopalar kullanılıyordu. Bu sopalar ortak kullanılıyordu. Yani sopayı kullanan kişi işi bittikten sonra yanındaki kişiye sopayı veriyordu.

Van’da yapılan kazılarda Urartu medeniyeti döneminde inşa edilen kanalizasyon sistemleri keşfedilmiştir. Bunun anlamı ise o dönemde de Anadolu’da umumi ve özel tuvaletler kullanılmıştır. 2004 yılında yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan kanalizasyon sistemlerinin 2800 yıl öncesine ait olduğu tespit edildi. Van kalesi ve civarında bulunan kanalizasyon sisteminin 1 metre genişliğinde ve 30 metre uzunluğunda olduğu yapılan ölçümlerde ortaya çıkarıldı. İşin ilginç olan tarafı ise bu yapıların önceden planlanarak yapılmış olmasıdır.

Yani şehir kurulmadan önce kanalizasyon sistemi önceden planlanıyor. Ne kadar ilginç değil mi?

Tuvaletlerin genel olarak kullanımının ilk olarak ne zaman gerçekleştiğine dair kesin bir bilgi bulunmazken, Efes bölgesinde yapılan kazılarda ilk genel tuvaletlere dair izlerin bulunduğu söyleniyor.

50 kişilik olarak tasarlanan bu yapılar ise tamamen açık olarak tasarlanmış. Yani dört duvar arasında değil de tamamen açık hava tuvaleti olarak adlandırılabilir. Tıpkı Roma medeniyetindeki tuvaletlerde olduğu gibi, bu alanlarda insanlar bir yandan tuvaletlerini yaparken, bir yandan da sohbet ediyorlardı. Yani o dönemde genel tuvaletler bir anlamda sosyalleşme alanıydı.

İlginç bir bilgi de asillerin ve zengin köle sahiplerinin o dönemlerdeki uygulamasıydı. Bu kişiler kölelerini önceden umumi tuvaletlere gönderir, tuvalet taşlarını ısıtmasını ve kontrol etmesini sağlarlardı. Ayrıca tuvalete kimlerin geldiği hakkında da bilgi alıyorlardı.

Türklerde Tuvalet Kültürü

Türklerin tuvalet kültürü, birçok medeniyetten daha eskidir. Ancak kültürümüzde tuvalet ve dışkılama gibi benzeri sözcüklerin kullanımı her zaman ayıp sayılmıştır. Bu yüzden Türklerde tuvalet kültürü tarihi hakkında yazılı kaynağa pek rastlamıyoruz. Ancak sözsel olarak aktarılan bazı kelimelerden, Türklerin aslında tuvalet kültürünü çok eski zamandan bu yana bildiklerini ve geliştirdiklerini anlıyoruz.

Mesela; tahir, teharet, temiz, pak, latif, nezafet, kenef, ayak yolu gibi kelimeler çok eskiden bu yana kullanılırdı. Bu kelimelerden bazıları Arapçadır. Türkler Müslüman olduktan sonra tabi ki Arap kültüründen de bir şeyler almışlardı. Özellikle koku ve bitki özlerinden yapılan yağlar hakkında. Şimdi ne alaka diyeceksiniz, ancak o dönemlerde hem Araplar, hem de Türkler güzel kokuya ve bedenin güzel kokmasına önem veriyorlardı.

Tuvalet ihtiyacının giderilmesinden sonra vücutta kötü kokuyu bastırmak için çeşitli kokular kullanılıyordu. Özellikle İslamiyet’e geçişten sonra gül kokusu yaygın olarak kullanılmıştır. Nedeni ise Hz. Muhammed’in bu konuda söylemiş olduğu ve günümüze hadis olarak gelen sözlerdir.

Türklerin tuvaletle ilgili gelişmiş bir kültüre sahip olduğunu en iyi Osmanlı İmparatorluğu döneminde görüyoruz. İlk defa bu dönemde, tokmaklı zincirler icat ediliyor. Tokmaklı zincirler ise bugünkü sifon sisteminin atası sayılır. Yani bir hazneden olan suyu, tuvalet ihtiyacı karşılandıktan sonra tokmaklı zincir yardımıyla, boşaltmaktır. Daha sonra bu sistem Avrupa’ya geçmiş ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

  1. yüzyılda Fransız Seyyah Thevenot, Türklerin tuvalet alışkanlığı ile ilgili gözlemlerini dile getirmiştir. Ünlü seyyah satırlarında Türklerin tuvalet kültürü ile ilgili alışkanlıklarını aşağıdaki şekilde dile getirmiştir:

Bunun içindir ki, idrar yapacakları zaman üzerlerine veya elbiselerine birkaç damla düşmesi korkusuyla kadınlar gibi çömelirler. Çünkü vücutlarının veya elbiselerinin kirlenmesinin ruhlarını da kirleteceğine inanırlar. Vücutlarını temiz tutarak ruhlarını da arındırdıklarına inanırlar. İdrar yaptıktan sonra erkeklik organını kalanlar damlamasın diye bir şeyle kurularlar. İşleri bitince daha önce söylediğim gibi hiç kağıt kullanmazlar, su ile taharet alırlar, sonra ellerini yıkarlar. Bunu ihtiyaçlarını yaptıktan, hatta idrar yaptıktan sonra asla ihmal etmezler. Bunun içindir daima su dolu bir kap vardır ve hatta yıkadıktan sonra ellerini kurulamak için kemerlerinde iki mendil taşırlar…”

Aslında Fransız Seyyahın yaptığı tespit son derece doğrudur. Hatta bu tespitin aslında daha eskilere dayandığını bile söyleyebiliriz. Ancak konu mahrem olunca, Türklerin pek yazılı bir eser bıraktığını söyleyemeyiz. Bu yüzden ne yazık ki bu tür konularda özellikle tuvalet kültürü konusundaki geçmişimizi yabancı tarihçilerden öğreniyoruz.